2 Aralık 2010 Perşembe

The Good Heart

.: IMDb :.

Kör korsan misali tahta bacakla yürünmüş koca bir hayata sahip Jacques'in yaşama isteği ve sadece iyilik düşünen gencecik Lucas'ın yaşamından vazgeçmesi onları hastanede biraraya getiren. Terapist neden yaşamak istemediğini sorduğunda, modern toplumun kurallarına bağlı olmadığını söylüyor Lucas. Karşılığında ise hayatın hindistancevizine benzediği cevabını alıyor. Dış kabuğu sert, ama dışındaki sert kabuğu aşabilirsen içindeki leziz sıvıya ulaşabileceğin bir hayat bu.. Hepsinin ötesinde, paylaşıldığında değer bulan.

Jacques'in "House of Oyster" isimli bir barı var. Ve bu bar, "bar kuralları" na göre işliyor. On üç kişiden fazlasını çatısı altında bulunduramayan, sadece erkeklerin mekanı olan, kabalığın olduğu, hoşgürü ve kardeşliğin olmadığı, Lucas'ın tam zıttı türünden. April gidene kadar Jacques sertliğini, Lucas ise sakinliğini koruyor hep. Film boyunca kötülenen kadın, bahsedildiği gibi yapıyor yine şeytanlığını. Bu dönemden sonra Jacques Lucas'a, Lucas ise Jacques'e dönmeye başlıyor gün geçtikçe. Kesileceğini duyduğu ördeğe yoldaş diyen Lucas, yılbaşı arifesinde "ne zaman keseceğim" diye soruyor. Ördek yemek yerine ahtapot tercih eden ise Jacques oluyor.

Film Dagur Kári'nin amerikan filmlerine en çok benzeyen filmi sanırım. Çok etkileyici, veya sonu anlaşılamaz bir film değil. İzlenmeye değer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder